16 Ekim 2015 Cuma

Gece ve Gündüz Eventleri




                 İnsanlar bir çok teknolojik aletin icadında doğadan esinlenmiştir.Yazılım dünyasında ki çözümlerde hayatın akışından esinlenerek oluşturulan uygulamalardır diyebiliriz.Çevremizde gördüğümüz nesnelerin ve bunların içindeki tamamlayıcıların(gene nesnelerin) oluşturduğu bir hayat yaşanmakta etrafımızda.Bunlara olmazsa olmaz hareket katan olaylar(event) katılmış ki buda hayata dinamiklik katmış.
                Askerdeyken bu işkence bir ara bitecek istediğim zaman,istediğim yere gidebileceğim,istediğim şeyi yapabileceğim diye hayal ediyordum.Aslında tamamen önümde görünür sonu olan bir süreç olduğundan (o lanet olası dönem bitti işaretini aldığımda),bir butonun click eventinden daha seri kendimi kışlanın önüne atacağımı,hatta otobüsle dönebileceğim şehrime daha hızlı varabilmek adına uçakla(para özgürlükten değersizdir) bile dönebileceğimi planlıyordum.Kışlada bir ara arkadaşımın teki yağmur altında ağlana sızlana(teoride öyleydi pratikte gıkımızı çıkaramadık) dışarıda artık ne iş olursa olsun yapabileceğini,bari en azından bundan dolayı para kazanabileceğimizi söylemişti.O zamanlar hak vermiştim.Para karşılığında bile olsun sizlere teşekkür eden birileri(patronun)olacaktı.İşte eventler var ya o eventler hayat programında insanlara hamle yapma fırsatı veriyor.O event geldi ve kendimizi dışarda bulduk.Ben şahsen üzerine çok uzun süre (gerekli veya gereksiz tartışılır) işsiz kaldım.Kafamı mı dinledim,kafayı mı buldum tam bir muamma.Dövüş Kulübü,Esaretin Bedeli vb filmler varken bu hayatta hiç bir şey eskisi gibi olmuyordu.Konumuza dönersek eventler diyorduk.O anı beklediğimizden her türlü sıkıntıya göğüs gerdik.Böyle yaratılmıştık veya eğitilmiştik.Ben tam anlamıyla birileri tarafından bilinçli bir şekilde yönlendirildiğimizi düşünüyorum.Artık o sıkıntılı süreç bitti.Onu bitiren bir event vardı.Bizde tetikleneceğimiz anı bekleyerek sabrettik.
                  Peki şimdi ne olacak?Şimdi bir ömür(60-65 yaşına kadar)sürecek bir koşuşturmacaya girişmemiz gerektiği söyleniliyor.Sorun herkesin yapabildiğini yapıp yapamadığımız değil.Farkındalık kazanmak.Günde 12-13 saat işe(yol falan dahil),6-8 saatte uykuya ayırdığımızda bize kalanları düşündüğümüzde insan askerliğide mumla aramıyor değil.Şunu gözlemledim ki sabah işe giderken zar zor kendinizi sıcak yatağınızdan iş yerine atıyorsunuz.Akşam(artık kaçta çıkıyorsanız) çıkışınızda ise değişik bir rahatlama geliyor.Tam olarak tatmin olmasanızda en azından toplum önünde bir şey başarmanın buruk sevincini yaşıyorsunuz.
                 Benim sorum şu.Eğer gece ve gündüz eventleri gerçekleşmeseydi bu aç gözlü iş dünyası bizleri kaç saat çalıştırırdı?Peki günün bittiğini havanın kararmasından veya kendi tükenmişliğinden anlayan insanoğlu buna odaklanarak bütün acılara katlanabilirken,bunun genel olarak tamamıyla bittiği eventin aslında bizlere verilen en değerli şeyin(ömür) bitişi olduğunu farkettiğinde ne hissedecek?60-70 yaşlarında şimdiki ihtiyarlar gibi genç nesle çatıp,bunlar hiç çalışmıyor bizim gibi ömürlerini çalışıp (topu topu) emekli bile olamayacaklar mı diyeceğiz?Hayatta şu akşamı,şu haftayı,şu ayı veya yılı atlatayımda sonra bakarız diye bir planınız olmasın.Bunu başarabiliyorsanız ne mutlu sizlere.( ;) )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder